Aklımızı keşfetmemiz zordur,özgür aklımızı keşif ise daha zor.
Bilgi ye ulaşmak ise “goggle”ile herkesten yakın.
Genel alışkanlıklarımız “güç” olarak gördüğümüz yere
gitmektir.Çünkü var olan olanakların çatısı altında kendimizi
güvende hissederiz.Halbuki “sorgulamayan akıllar “güç” ü,
kendilerine katılan insanların görüşlerine değer verme den kendi
güçleri tanımı içinde olan değerleri onlara baskı unsuru olarak
kullanma riskini barındırır.Farkındalığı yeterli olmayan bireyler
çok kolayca”uysal takipçi” olur. İşte o noktada özgür akla sahip
insanların katkısı yerine “asker” bireylerin oluşturduğu eleştiriye
kapalı insan gurupları ortaya çıkar.
O noktada “ortak aklı oluşturmak “yerini varolan “önder kadro”ların veya “önder”in aklının
“kitlelerce kabulu” davranışı ortaya çıkar.
Türk siyaseti işte bu tutum silsilesi nedeni ile bugün bilimsellikten
ve “dayanışmacı-ortak akıl” inşası alışkanlığından uzak bir
noktadadır.
Toplumun ihtiyaç duyduğu ve herkesçe dillendirilen “büyük anti
emperyalist -bağımsız-cumhuriyetçi cephe”nin inşası işte bu
yüzden çok zor gözüküyor.Birlikte hareket etmesi beklentisindeki
yönetim kadroları”en iyi ben bilirim””en doğrusu benim” kibirliliğini
aşamıyor.
Emperyalizm bireysel tutumlara öncelik vererek tüketim sarhoşu
yaptığı bireylerin , kendine yabancılaşmasını böylece dayanışmadan
uzaklaşmasını sağlamıştır.
Dayanışma ,birbirinin kalbini kırmadan eleştirebilmeyi,hataları
düzeltebilmek için el birliğini,aynı hedefe yürürken strateji ve taktiği
belirleyip samimi ve şeffaf uygulayabilmeyi en öncede samimiyeti
gerektirir.
Bir aile gibi kitlenmeyi, bencil olma yerine sencil olabilmeyi ,
beklentisiz özveriyi,bilgi dahil hiç bir olgu ile vesayet yaratmadan
paylaşmayı yani herbir kişiyi ek değerlerine göre değil yalnızca ve
öncelikle insan olarak kaale almayı gerektirir.2016 müge gülses
- AKIL TUTULMASINDAN NASIL KURTULURUZ?
- Atatürkün Liderlik Sırları-Adnan Nur Baykal YARIM